Maskara
MaskaraBir çakal boyacı küpüne düştü, orada bir müddet kaldı . Çıktığında , vuran güneşin de etkisiyle parıl parıl parlıyor, üzerinde gördüğü ; sarı, yeşil, pembe ve kızıl renklerin sarhoşluğu ile mest olmuş, âdeta kendinden geçmiş bir halde;
- Ben illiyyin tavusuyum , demeye başlamıştı çakal arkadaşlarına.
Diğer çakallar:
- A çakalcık, bu ne hal ?!.. Fazlasıyla neşelere dalmışsın, pek memnunsun halinden ... Lâkin, neşeden adeta bizden nefret ediyorsun !.. Bu ululuğu nereden elde ettin, dediler.
Çakallardan birisi de dedi ki:
- Sen ya hîle yapıyorsun ; minbere çıkmaya , lâfla ulu görünüp bu halkı kendine meftûn etmeye kalkışıyorsun yada ; hakikaten bir neşeye sahip oldun , neşelilerin arasına katıldın . Ben bir hayli çalıştım. Fakat bir aşk, bir hararet göremeyince hileye sapıp utanmazlığı ele aldım.
Doğruluk ve yanıp yakılma ; velîlerin âdetidir. Utanmazlık ise , her aşağılık kişinin sığınağı. Bu suretle neşeliyiz diye halkı kendilerine çekerler ama, iç yüzlerine bakılırsa hiç de hoş değillerdir!...
Kendini tavuskuşu sanan maskara çakal, aniden ortaya çıkıp kınamaya çalışan çakalın kulağına eğilerek dedi ki:
- Hele bir bana , şu üzerimdeki renklere bir bak hele!.. Şamanın bile böyle bir putu yoktur. Gül bahçesi gibi ne de güzel hale geldim. Ne kadar hoş yüzlerce renge boyandım. Benden uzaklaşma .. secde et bana!.. Şu güzelliğime , şu letâfetime , şu renklerime bak da bana “Fahri Dünya” , “Rükn-i Din” de!.. (Rükn=Bir şeyin en sağlam yeri...)
Çakallar oraya toplandılar. Mumun etrafındaki pervaneye döndüler:
- Hiç çakalda bunca güzellik olur mu?.. Peki a elmasım ; sana ne diyelim? Diye sorduklarında:
- “Müşteri yıldızına benzer erkek aslan “ deyin , dedi maskara çakal.
Bunun üzerine dediler ki:
- İyi ama , can tavusları gül bahçelerinde salınır , cilvelenir !. Sen de öyle cilveleniyor musun?
Çakal dedi ki:
- Yok canım!.. Çöle düşmeden nasıl Mina’ya vardım diyebilirim!..
- Peki... tavuskuşu gibi bağırabilir misin , diye sordular.
- Kara taştan kaynak mı çıkar , diye cevap verdi.
Bunun üzerine dediler ki:
- Tavusun güzellik elbisesi gökten gelir , ezelîdir!.. Hile ile o güzelliği elde edebilir misin hiç?...
Firavun da saçını , sakalını süslemiş ; eşekliğinden kendini Musa’dan yüce göstermeye çalışmıştı... boyacı küpüne düşen çakal misali. Onun mevkiini , malını görenler secde etmişti yoksulluklarından , basiretsizliklerinden. Ne oldu?!.. Çirkinlikleri meydana çıktı , rüsvay oldu. Kalp akça mihenk taşında belli olur. Hırsından , kızgınlığından aslan postuna bürünmüş köpek ; aslan kükrer de seni sınar. O vakit üzerinde aslan sureti olduğu , fakat hakikatte köpeklerin huyuna sahip olduğun anlaşılır!...
Mesnevi:Cilt:3 - Sayfa:57-.....-63"
kusur düzeltirken kusur yapmamak