kasrıarifan turism




Tasavvufa Farklı Bir Bakış

Şefaat-

الحمدلله الحمد لله الحمد لله نحمده ونستعينه ونستغفره ونتوب اليه والصّلاة والسّلام على رسولنا محمّد وعلى اله وصحبه اجمعين ونعوذ بالله من شرور انفسنا ومن سيّئات اعمالنا من يهد الله فلا مضلّ له ومن يضلل فلا هادى له نشهد ان لا اله الا الله وحده لا شريك له ونشهد ان سيّدنا محمدا عبده ورسوله اللهم صلى على سيدنا محمد وعلى ال سيدنا محمد امّا بعد فيا عباد الله اوصيكم بتقوي الله وطاعته انّ الله مع الذين اتقوا والّذين هم محسنون اعوذ بالله من الشّيطان الرّجيم بسم الله الرّحمن الرّحيم يَوْمَئِذٍ لَا تَنْفَعُ الشَّفَاعَةُ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ الرَّحْمَنُ وَرَضِيَ لَهُ قَوْلًا صدق الله العظيم وقال رسول الله (صلى الله عليه وسلم) لِكُلِّ نَبِىٍّ دَعْوَةٌ دَعَاهَا لأُمَّتِهِ وَإِنِّى اخْتَبَأْتُ دَعْوَتِى شَفَاعَةً لأُمَّتِى يَوْمَ الْقِيَامَةِ صدق رسول الله فيما قال او كما قال.

 

ŞEFAAT

Muhterem Müslümanlar !

Şefâat; kelime olarak, birinden başkası adına bir ricada bulunma, kusurlarının bağışlanmasını dileme anlamına gelmektedir. Dini bir terim olarak şefâat; buna ehil olan yüce bir zâtın Allah’dan, günahkar bir mü’minin affını dilemesi demektir. Şefâat, ahiret günü mîzân adı verilen terazide, ameller tartıldıktan sonra gerçekleşecektir Mahşerde şefaat kişinin olmazsa olmaz dayanağı olacaktır; çünkü asıl büyük mahkeme oradadır.Ancak hiç şüphesiz şefaat mutlak, herkes için değildir. Şefaat ın şartları ve sınırları vardır. Hesap gününü yalanlayanlara, inatla inkâr edenlere, taptıkları putları şefaatçi sayanlara, Allah’a ortak koşanlara ve zalimlere,o gün şefaat edilmeyeceği Kur’ân’da açık bir şekilde belirtilmektedir. Şefaat edilecek kimsenin belirli özelliklere sahip olması gerekir.Örneğin mü’min olmalı, münkir ve münafık olmamalıdır. Aksi takdirde, Peygamber Efendimiz (s.a.v) o kişi hakkında  af ve mağfiret dilemiş olsa bile, Allah ın bağışlamayacağını şu ayet-i kerim e ile  bildirmektedir: “Onlar için bağişlama dilesen de, dilemesen de onlar için birdir. Allah onları bağişlamayacaktır.Doğrusu Allah fasıklar topluluğunu doğru yola eriştirmez.

Muhterem Müminler !

Allah,kullarını çeşitli vesilelerle affetmek ister ve bundan hoşlanır.Bu sebeple âhirette sevdiği kullarına, şefaat etme izni verecektir.Böylece hem affetmek istediği kulları için bir neden yaratmış, hem de sevdiği kullarının değerine dikkat çekmiş olacaktır. Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat itikadina göre; Ebû Hanîfe hazretlerinin ifade ettigi gibi "başta Efendimiz (s.a.v) olmak üzere bütün peygamberlerin ve Allâh’ın izniyle sâlih kulların, evliyâullâhın, şehitlerin şefâat edecekleri haktır, âyet ve hadislerle sâbittir." Imam Rabbani Hz de şefaat edecek kişiler hakkında söyle buyurmuştur ’Sâlih ve hayırlı zâtların; Allah-u Teâlâ’nın izni ile kıyâmet günü, âsîler ve günahkârlar hakkında şefaat etmeleri haktır, gerçektir. Kur’an-ı Kerim de kendisini okuyanlara şefaat edecektir. Çünkü bir hadis-i şerifte söyle buyrulmaktadır: "Kur’ân-ı Kerim’i okuyun! Çünkü Kur’an, onu okuyanlara kıyâmet günü şefâatçi olarak gelecektir". Küçükken ölen çocuklar da anasına ve babasına şefaat ederler.

Muhterem Müslümanlar !

Şefaatin hikmeti: Şefaat edenlerin şanlarını yücelmek ve onları değerli kılmaktır. İşte bu durumu özetleyen bir hadis-i şerifte şöyle beyan buyrulur: Kıyamet günü, Cenab-ı Hak, emaneti olan Kur an-ı Kerimi Levh-ı Mahfuza sorar.Levh-ı Mahfuz, emaneti İsrafil (a.s) a teslim ettiğini; İsrafil (a.s) Mikail (a.s) a  Mikail (a.s) Cebrail (a.s) o da Peygamber Efendimiz (s.a.v) e teslim ettiğini söyler. Peygamber Efendimiz Allah ın huzuruna davet edilir. Cenab-ı Hak habibine sorar.Ya Muhammed! Cebrailin emaneti sana ulaştı mı? Peygamber Efendimiz Evet, Ya Rab! Onu ümmetime tebliğ ettim buyurur.Bunun üzerine Cenab-ı Hak: Çağırın Muhammed in ümmetini , onlara emanetimden sorular soracağım der.Peygamber Efendimiz:Ya Rab! Ümmetim zayıf kimselerdir. Senin huzuruna çıkmaya güç yetiremezler.Cenab-ı Hak: Ey habibim! Onları getirmen gerek buyurunca Peygamber Efendimiz: Bana izin ver Ya Rab! Adem (a.s) gideyim. İzin verilir ve Peygamber Efendimiz Adem (a.s) ın yanına giderek şöyle buyurur:Ya Adem! Sen insanların babası, ben ise Peygamberiyim.Onlara bir sıkıntı isabet ederse,ikimiz de üzülürüz.Sen ümmetimin günahlarının yarısını, ben de yarısını yükleneyim de,ümmetimin hepsi sualden kurtulsun der.Adem (a.s)  şöyle buyurur:  Ya Muhammed! Ben kendi nefsim ile meşgulüm. Buna güç yetiremem. Peygamber Efendimiz bu cevabı alınca, üzgün bir şekilde Adem (a.s) ın yanından ayrılır ve Arş-ı alanın altına gelip, orada secdeye kapanarak, ağlamaya başlar. Bu ağlama esnasında, Cenab-ı Hakka şöyle yalvarır: Ya Rab! Ben, senden ne nefsimi, ne kızım Fatıma yı, ne de torunların Hasan ve Hüseyni istiyorum. Senden ümmetimi istiyorum, Ya Rab! Onları bağışla. Bu yakarış üzerine Cenab-ı Hak habibine seslenerek: Kaldır başını Ey Habibim! Ümmetini affettim ve onları senin hatrına verdim.buyurur.

Muhterem Müminler !

Hesap gününde Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in şefaati şöyle tecelli edecektir.Makâm-ı Mahmûd rütbesiyle insanları, mahşerde uzun süre hesabı bekleme azabından kurtaracak, çok kimsenin sorgusuz sualsiz cennete girmesine vesile olacak, azap çekmesi gereken mü’minlerin azaptan kurtulmasını sağlayacak, günahı çok olan mü’minlerin cehennemden çıkmalarına yardımcı olacak, sevapla günahı eşit olup, Âraf’ta bekleyen kimselerin Cennete girmelerine aracı olacak, ayrıca, cennete girmiş olanların derecelerinin yükselmesine vesile olacaktır. Hutbemi, bir hadis-i serif meâliyle bitiriyorum: "Şefaatime inanmayan kimse, ona nail olamaz."

kalpehli.com

 
kasrıarifan turism NEZİR DERNEĞİserhendi turizm
markalife
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol